Hayat zor...
Hani neyin ne olduğunu başına gelince mi biliyosun ya da illa canın yanması mı gerekiyor bilemiyorum.
Bildiğim bişey var,doğan her güneşe, nefes aldığım her dakikaya şükretmeliyim... Niye mi?
13 Mart'taki o 36 kişiyi ailesinden koparan patlama vardı ya hani. İşte onda Meşrutiyet'teydim. Bildiğiniz 50 m ileride yani meydanın...
Yer yarıldı sandık. Camlar kırıldı bulunduğum yerde. Mahvolduk. Merasim'de de Kızılay'daydım aynı yerde, bunda da.
Sonrası mı?
Sonrası acı...Sonrası çok acı...
Annemin gözleri dolu dolu bana sarılması. Kalbimin yerinden çıkacak halde evime gelmem. Babamın boş gözlerle bakması...
35 tane canın cenazesi bana çok acıydı. 35 kişi... 16 yaşındaki melek gibi kız,65 yaşında evlatlarını bırakıp giden baba, öyle her babayiğitin harcı olmayan üniversiteyi kazanan iki genc kardeşim, evlatlarını arkasında bırakan bir anne, KPSS'ye hazırlanan gül yüzlü kız kardeşlerim ve diğerleri...
Ne boş geliyor biliyor musunuz?
Kırılmalarım, üzülmelerim, sessiz kalmalarım...Sınava üzülmelerim,yok tezime dertlenmelerim, yok sertifikalara yanmalarım... Boş bomboş...
Allah'a sığınıyorum, Rabbim yardımcımız olsun...Bir daha yaşamayalım. Bu kadar güzel bir ülkede nolur huzurlu olalım...
Biliyorum ki her siyahın sonrasında bir beyaz, bembeyaz bir sayfa daha açılıyor...
Rabbim bembeyaz sayfalar nasip etsin...
Yine yazacağım...
Yine renklerle boyayacağım blogumu...
Ama bu ara değil. Daha çok yazacağım... Bu ara siyah ve beyazız...
Allah'a emanet olun...
Kübra
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder